Ayşe, Aygül ve Aydan senelerce çalışmış artık emekli olmuş üç kadın. Hayatı, sokağı, sanatı beraber keşfe çıkıyorlar. Bize gördüklerini anlatıyorlar, biz de size aktarıyoruz.
Önce, ilk yazının hatrına, yeniden tanışalım:
Aygül,
Aydan,
Ayşe.
Sabit alışveriş günleri, alışveriş günlerinin sabitliğinden daha sabit, meyve sebze yeme rejimleri olan üç emekli kadın. Elbette, hayli tahmin edilebilir market davranışları ile birbirlerine tesadüf ettiler mahalle süpermarketinde. İlk tanışmalarında, ortak ilk kökten gelen isimlerine çok şaşırmış, bunu ileri yaş arkadaşlık gruplarının birleştirici unsuru saymışlardı. Hatta, siyah zeytin mi, kırmızı biberli yeşil zeytin mi olsun satmaya karar veremeyen süpermarketteki tezgahtar gençlere muziplik yapıp, “hadi bil bakalım, ben hangi Ay” diye sordukları bir oyun bile icat ettiler. Hangi sohbet olursa olsun, şaşırır, merak eder ve sohbeti kahkaha ile taçlandırırlardı. Aygül, adı gibi narin sessiz gülerdi. Aydan, öyle bir gülerdi ki, kötü espri yapan bir oğlanın da dediği gibi; sesi “Ay”dan bile duyulacak olurdu. Ayşe ise kıpır kıpır gözleriyle herkesi inceler, espri ancak çok iyiyse uzun uzun gülerdi.
Duyuntu şudur ki, günlerden bir gün, doldurup çantalarına, ev yapımı kekleri, börekleri, termos termos çayları, yollanmışlar sinemaya. “Kuru Otlar Üstüne” isminin bozkırımsı çağrışımını dağıtmışlar, kadınsı canlılık ve heyecanlarıyla. Üç buçuk saatliğine uzaklaşmışlar, evlatlarının sorumluluklarından, yeni yeni başlayan sağlık sorunlarından, kocalarının bezginliğinden… Filmde üçü de kendi deneyimlerinden binbir fikir üretmişler, binbir fikir edinmişler. Bize aktarabildikleri, bizim anlayabildiklerimizse, aşağıdaki gibi oldu. Filmin tanıtımıyla vakit kaybetmeyin, siz doğrudan bizim aklımızdan geleni geçeni anlatıverin dediler. Sizlere aktarırken, onların fikirlerini terimlerle süsledik, nesillerarası köprüleri bilgilerin sentezi ile kurduk.
Filmde, Aygül’ün, en çok dikkatini Sevim çekmişti. Öğretmenini çok seven, çok güzel bir kız çocuğuydu. Film ilerledikçe, Sevim’in yaşıtı bir oğlan çocuğuna yazdığı aşk mektubunun okul denetimine takıldığını görmüş, kalbi cız etmiş. Aşkına meşkine niye karışıyorlar kız çocuklarının diye kızmış idarecilere. Ama, Aygül’ün aklına Sevim’in bazı davranışları takılmıştı. Yönetmen mi Sevim’i hafif flörtöz göstermişti. Yoksa Sevim onun öğretmenlik yıllarında tanıştığı taciz mağduru kız öğrencileri gibi miydi ? Eski öğrencileri olan bu kız çocukları, ailesinde cinsellikle erken tanışmıştı. Kimileri tacize uğramış ama bunu hatırlamayan, kimileri yetişkin cinselliğine evde sıklıkla tanık olmuş ya da babaları tarafından baştan çıkarılmış olan kız çocuklarıydı. Mesleğinin başlangıç yıllarında bu durumu hiç anlamlandıramadığını hatta bu kızları yargıladığını kendisinden utanarak hatırlamış. Son yıllarda, eğitim fakültelerinde yetişen genç öğretmenlere, “travmaya duyarlı okul ortamı” hakkında dersler verildiğini duymuştu. Ne iyi bir gelişme diye düşünmüştü. Cinsel travmanın ve tacizin kendisini bu kız çocuklarında, yaşça büyük erkeklerle farkında olmadan flörtöz ilişkiye girerek gösterdiğini kendisi deneyimle öğrenmek zorunda kalmıştı. Filmdeki Samet öğretmen gibi oldukça kırılgan bir erkeklik egosuna sahip, bencil bir sürü erkek öğretmenle tanışmıştı. Aynı Samet öğretmen gibi bu tanıdığı öğretmenler de Sevim’e benzer şekilde yaklaşmaya çalışmıştı. Kız çocuğu ile aralarındaki duyarlı ve sevecen ilişkinin kerametini kendilerinden menkul sanmışlardı. Ne mutlu ki, okuldaki anaç kadın öğretmen arkadaşlarıyla beraber, birçok kız çocuğuna sahip çıkmılardı. Rahatça yerleşti tekrar kırmızı sinema koltuğuna, bir yudum daha sıcak çay içti, kar tipi manzarası izlemekten içi üşümüştü.
Aygül’ün çayı höpürdeterek içtiğini işiten Aydan, ne iyi ettik de doldurduk çayları termosa, kaç paradır şimdi kafede diye geçirdi aklından. Emekli sosyoloji öğretmeniydi Aydan. Kurulmuştu da kurulmuştu Samet öğretmene. Sadece ona mı, sinemacı erkeklere de kurulmuş, hep bu kız çocuklarını aşırı estetik gösterip, başka bir istismara yol açıyorlar diye söylenmeye başlamıştı. Neydi adı şu at mıydı, araba mıydı, hıh, Mustang. Bu yerli filmde de öyleydi. Ne o öyle ! Daha reşit olmayan kızları, cinsel estetiği ballandıra ballandıra sunmak. Çocukları nesneleştirmek olmuyor mu bu ? Bizim psikolog komşu da gelseydi keşke filme. Anlatmıştı bize uzun uzun, sinema üzerinden kadın vücudu nasıl nesneleştiriliyor, nesneleştirilme şiddete giden yolları döşüyor diye. Ben mi muhafazakarlaşıyorum. Bak seks pozitif ebeveynlik diye yeni konular var. Yok, yok, muhafazakarlık değil benimki. Mesela, Gemide filmi vardı. Bizim psikolog komşu, kocalarımızın hepsine nasıl da verip veriştirmişti. Bir de solcu olacaksınız, bir de entellektüel olacaksınız, tecavüz sahnesi estetize edilir mi diye çıkışmıştı. Bu filmdeki de ona benzer bir bakıma. Fakültede, sosyolojiyi toplum bilim diye öğretmişlerdi. Farklı toplumlarda kız çocuğu temsilleri nasıl olur diye hep merak etmiştim. Taşrada kız çocuğu olmanın nasıl bir deneyim olduğunu anlatmışlar bize sinemacılarımız. Bravo onlara yine de. İç konuşmasının heyecanına kapılıp yorulmuştu, hohh diye hafif bir nefes verdi dışarıya.
Ay niye hohhladı şimdi bu Aydan diye irkildi Ayşe. Elmalı tarçınlı kek olmamış, tarçın acıtmış kekin tadını diye düşündü. Yarısını ancak yiyebildiği kek dilimini geri koydu çantasına. Ayşe’nin kız kardeşi ve erkek kardeşi, 12 Eylül darbesinde cezaevlerinde işkenceler görmüştü. Kendisini ve ailesini ilk kez birisine takdim ederken, 12 Eylülzede diye tanıtırdı. Acılarının unutulmamasına çaba sarfederdi. Cezaevindeki işkencelerden sonra kız kardeşinin bir kadın olarak kendisini iyileştirme gayretine yakından tanıklık etmişti. Filmdeki Nuray öğretmen, bu yüzden yüreğine ayrı bir dokunmuştu. Oyuncunun Cannes film festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü almasından iyice bir gururlandı.Filmde, bu kadar akıllı, cesur, mücadeleci bir kadını sahnelenmesi ise ona büyük bir şükran duygusu hissettirdi. Nuray öğretmene bayıldı. Kendisiyle yakınlaşmak isteyen iki erkeğin, ikiyüzlü, bencil, duyarsız tutumlarını, kadınsı cesaret, açıklık, kendine güven ve dürüstlükle kırmasına hayran kaldı. Çok heyecanlandı, çok duygulandı. Fikirlerle, projelerle doldu zihni. Memur olarak çalışmıştı hayatı boyunca. Ama hep aktif bir kadın olmuştu. Kimin neye ihtiyacı varsa koşmuştu yardıma. Kalbinin bir yanı hep toplum için atmıştı. Yakınlarda, içini alıp alıp veren konu, patlamalarda ve depremde uzuvlarını kaybeden kadınlar ve çocuklardı. Protez desteği için bağışlar toplanmasına her yerde aracılık etmişti. Yeni evlenenlere nikah hediyesi olarak protez bağışı yaptırmışlığı vardı. Mutlulukta, üzüntüde, neredeyse her duygusunda bu insanlar vardı aklında. Tekrar gurur duymuştu ülkesinin sinemacılarıyla, bu yaralı insanlardan birisini sahnede temsil ettikleri için. Bacağının yarısını kaybetmiş bir kadının, erkeklerin dünyasında kendisinin artık nelere gücünün olduğunu anlamak istemesi, erkeklerin dünyasından özdeğerinin ne olduğunu görmeye çabalamasını, sahneye taşımak… Ah ! Ne muazzam bir duyarlılıktı. Kız kardeşi geldi yine aklına. Kız kardeşinin, işkencelerde vücut bütünlüğü bozulmamıştı, ama ruhu paramparça olmuştu. Örgütündeki kadınlar, nasıl da emek vermişti, kardeşinin yaralı ruhunu nasıl da sarıp sarmalamışlardı. Şimdi, Nuray öğretmen gibi yaralı kadınların da buna ihtiyacı vardı. İşe koyulma zamanıydı. Baksana, Nuray öğretmen ne kadar da mücadeleci nasıl da güçlü, nasıl da öğretti iki işe yaramaz erkek öğretmene arkadaşlığı, insanlığı. Heyecandan, duygulanmaktan dili damağı kurumuştu, uzun uzun ellilik şişedeki suyu içti, ferahladı.
Onlar bunları düşünür, evirir çevirirken film bitmiş. Sanıyoruz ki, Aygül, Aydan ve Ayşe, birbirlerine çarpa çarpa, montlarını kollarının altına sıkıştıra sıkıştıra çıkmışlar sinema salonundan. Akıllarından benzer şeyleri geçirmişler: biz neler yapabiliriz, kız çocuklarımız için yaralı kadınlarımız için bir oturup konuşalım bakalım demişler. Bize de onların Kuru Otlar Üstüne hallerini anlatmak, size aktarmak düşmüş.
Telif Hakkı © 2024 kadinlardankadinlara - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.